22 Aralık 2012 Cumartesi

Kartpostallar Yolda ...


Yıllar yıllar sonra ilk kez yeni yılda kartpostal gönderdim. Çocuklar gibi mutluyum desem yalan olmaz.
Kartpostalları seçmek ayrı bir heyecan, yazmak ve hazırlamak da ayrı bir heyecandı.

İnsan gerçekten bir şeyler paylaştığını hissediyor. Şimdi de yine heyecanla gelecek kartpostalları bekliyorum.

Böyle bir organizasyonu yapan herkesin ellerine sağlık.

Bu arada http://www.postcrossing.com/ ve http://www.bookcrossing.com/ değiş dokuş sitelerine de üye oldum. Önümüzdeki hafta içinde Postcrossing' den ilk kartpostalımı göndereceğim.

Ama hala Bookcrossing' in Türkiye' de nasıl işlediğini keşfedemedim. Yurtdışında olduğu gibi bizde de parklara kitap bırakma şeklinde olduğunu pek zannetmiyorum. Biz de kitapları muhtemelen geri dönüşüm için kullanırlar ...


Bu günlerde Orhan Veli' den "Hoşgör Köftecisi" ni okuyorum. Kısa öykülerden oluşmuş ince bir kitap.

Ders çalıştığım şu günlerde fazla kendimi kaptırmadan okuyabileceğim güzel bir kitap, tavsiye ederim.

12 Aralık 2012 Çarşamba

SAYGI !!!!!?????!!!!!!!


İzmir Doğal Yaşam Parkı' nın sakinlerinden Efe karşınızda. Kendisi son derece kibar ve nazik.
Her ne kadar yiyecek bir şey vermek yasak olsa da, bakıcılarının gözetiminde çevredeki otlarda koparıp Efe' yi yedirebiliyorsunuz.
Sizi hiç rahatsız etmeden ve hatta dudaklarını yada dilini bile değdirmeden son derece nazikçe otları elinizden alıyor. Kısacası sizin ona gösterdiğiniz ilginin ve saygının karşılığı olarak, o da size saygılı davranıyor.

Bir çoğumuz hayvan deyip küçümser, aşağı görürüz onları. Ama bizden daha saygılı ve gerektiğinde mesafeli davranıyorlar.
Maalesef biz insanlar artık sokakta bir birimize çarpınca bile özür dilemez hale geldik. En acısı siz birine çarpınca karşınızdaki sizden özür beklemez olmuş.
Zaten ne yayalar, ne araçlar birbirine ne de araçlar yayalara (yada tam tersi) yol vermiyor.
Hakkınız olan yeşil ışıkta bile geçmek suç oldu. Ayrıca araçlardan da sakın ha sinyal vermesini beklemeyin, küfrü yersiniz.

Bence işin asıl kurallara uymamanın, düzensiz olmanın marifet sayılması. Halkımıza göre kurallar ve yasalar çiğnenmek için var, onlara riayet edersen aptalsın !!!

Neyse ben hala kendimi hayvanlara daha yakın hissediyorum, kurallar uymaya ve insanların "Comfort Zone" larına saygı göstermeye (her ne kadar çoğu insan aldırmasa da) devam edeceğim.

Şimdi de sıra da yemek tarifi var :)



Çiğdem Usulü French Tost

Ekmek (her cins olabilir)
1 Yumurta
Süt
Peynir
Domates
Baharat

Yayvan bir kasede bir yumurtayı çırpın, üzerine bir miktar (göz kararı, yumurta miktarını artıracak kadar) süt ekleyin. Bu karışıma bir çindik tuz, karabiber, pul biber ve kekik ekleyip karıştırın.
Ben köy ekmeği kullandım, ama her türlü ekmekle olabilir. Kalın kesilmiş 2 dilim ekmeğin arasına değişik peynirler (ama en az birisi malzemeyi tutması için kolay eriyen bir peynir olmalı), ince dilim domates ve suzuk konulabilir. Malzemeleri koyduktan sonra iki dilimi birbirine iyice bastırın, sonra ekmeklerin her iki tarafını da yumurtalı karışıma emdirin.
Bir tavada zeytinyağını kızdırıp ekmekleri koyun. Önce harlı ateşte iki tarafını da biraz pişirin, sonra içindeki malzemnin erimesi için kısık ateşte çevire çevire pişirmeye devam edin.
Afiyet olsun ...

Biliyor muydunuz ?

- Pazarda TL 3' ye satılan marul, tarladaki üreticiden en fazla TL 0,50' ye alınıyor.





8 Aralık 2012 Cumartesi

Yeni Yıl Hazırlıkları ...




Ben de yavaş yavaş yeni yıl hazırlıklarına başladım. Gerçi bankada masalarımızı geçtiğimiz hafta süsledik, ama eve bir türlü fırsat olmadı.
En azından niyet ettim, süslerin bir kısmını çıkarttım ve biraz da yeni süs aldım (sanki hiç yokmuş gibi) ...
Ama dükkanlar son derece kışkırtıcı, bir şeyler almaya niyetiniz yoksa hiç sokağa çıkmayın derim. aklınızda olmayan bir sürü şey alıyorsunuz, bugün benim başıma geldiği gibi :(

Hala ders çalışmak zorunda olduğum için, yazılarımın arası bayağı bir uzadı. Alışveriş yaparak stres attıktan sonra ilham geldi sanırım.

Yemek tariflerine de bir süredir ara vermiştim. Bu seferki tarif Antepli Ebru' dan, "Kereviz Salatası". Aynen onun tarif ettiği şekilde aktarıyorum ;

Ebru Usulü Kereviz Salatası
Benimkinin yapılışını zaten biliyorsunuz ama yine de anlatıyım.

Öncelikle sarımsaklı yoğurdu (yarım kilo süzme yoğurt) hazırlayıp içine 3 yemek kaşığı mayonez ve doğranmış dere otu ilave ediliyor.3 adet orta boy kereviz de rendeledikten sonra ilave edilip karıştırılıyor.Arzuya göre içine biraz tuz ilave edilebilir. Afiyet olsun. 


Ben yine derse geri dönüyorum. "The Pianist" in film müzikleri eşliğinde biraz daha çekilir oluyor.
Ne de olsa müzik ruhun gıdasıdır ...

Not : Arkadaşım Ebru Aras' a yeni görevinde başarılar diliyorum. Şimdiden onu özledim. Umarım yine İstanbul' dan sıkılır da geri gelir :)P

26 Kasım 2012 Pazartesi

Edward Cullen No More ...


Haftasonu Edward Cullen ve ailesiyle son kez vakit geçirdik. Filmin izleyici yaş ortalaması çok küçük olması sebebiyle tek başına gitmeye pek cesaret edemedim, beni Twilight bağımlısı yapan arkadaşım Elif ile birlikte gittik. Bizim sayemizde salonda yaş ortalaması yükseldi :)
Gerçi kitabı okumamın üzerinden biraz fazla zaman geçtiği için detayları unutmuşum ama filmi izledikçe hatırlamaya başladım.
Robert Pattinson her zamanki Edward Cullen rolünde gibi çok iyiydi. Tüm diğer oyuncular gibi o da ilk filmden bu yana oyunculuk olarak da bence çok yol kat etti ve hatta büyüdü ...
Bir kitabın 7' den 70' e herkesi bu kadar kendine bağımlı yaptığını en son Yüzüklerin Efendisi serisinde görmüştüm.


Stephenie Meyer' in akıcı ve bol tasvirli anlatımıyla, filmler çekilmeden çok önce Twilight dünyası zihinlerimizde şekillenmişti. İtiraf etmem gerekirse ilk başta Edward Cullen ben de hayal kırıklığı yarattı. Kitapta Edward Cullen' ın güzellik ve tutku tanrısı olan Adonis' e (http://en.wikipedia.org/wiki/Adonis) benzetilmiş olması haliyle ben de dahil bir çok Twilight fanatiğinde daha büyük beklentiler yarattı. Ancak filmler ilerledikçe hepimizin kanı Robert Pattinson' a kaynadı, hatta kanımızı kendisine seve seve vermeye razı hale bile geldik :)



Bu kadar Twilight çılgınlığı olunca haliyle tırnaklarda koyu renge boyanıyor. Soldaki benim elim, her ne kadar siyah gibi dursa da ojelerin rengi koyu lacivert Flormar, numarasını bakınca söylerim.
Bileziklerden en üstteki köpekli Agatha olan hariç hepsini ben yaptım, kendi imalatım :)
Sağdaki Arzunun eli, onun tırnaklarında siyah oje üzeri renkli sim var ...


Evvelki hafta bankada yine bir yemek partisi verdik. Ben yine makarna ile iştirak ettim. Evde biber bile yoktu ama tüm yaratıcılığımı kullanarak bir sos uydurdum.
Arzu fırında yumurtalı patates ve salata, Şenay kara mercimek salatası (nar ekşili), Ebru yumurtalı kabak ve Aslı' da zeytinyağlı taze fasulye getirmişti.

Çiğdem Usulü Uyduruk Soslu Midye Makarna
Malzemeler
1 kutu Bariila midye makarana
2-3 yumuşak domates
5-6 çeri domates
1 kuru soğan
4-5 diş sarımsak
Acı biber sosu
Ketçap
Limon suyu
Toz şeker
Kekik, Biberiye, Tuz, Karabiber, Pul biber

Kuru soğanı ikiye bölüp ay ay doğrayın, sararana kadar zeytinyağında öldürün. Sarımsağı ince ince kıyın sararan soğanlara ekleyip kokusu çıkana kadar pişirin. Bir dolu kaşık acı biber sosunu ekleyip kavurun. Rendelediğiniz domatesleri tencereye koyun, üzerine biraz (göz kararı) ketçap ekleyin. En son 2 yada 42 e bölünmüş çerileri, limon suyunu, bir tatlı kaşığı toz şekeri ve diğer tüm baharatları ekleyin. Kaynadıktan sonra ateşi kısığa getirip domateslerin suyu uçana kadar pişirin. En tüm sosu aldante pişirilmiş makarnanın üzerine ekleyin ve iyice karıştırın.
Afiyet olsun ...

21 Kasım 2012 Çarşamba

Majestelerinin Hizmetinde ...


Haliyle James Bond' la geçmiş bir haftasonundan sonra böyle bir başlık atmam gayet normal. "Skyfall" yaklaşık 2,5 saat izleyicilere Daniel Craig' e doyma fırsatı verdi.
Bir kadın olup da filmden etkilenmedim çıktım diyen bence kendini kandırıyordur. Karizma itibariyle James Bond / Daniel Craig yaktı geçti diyebilirim !!!
Filmden de bahsetmek gerekirse, bence şimdiye kadar çevrilmiş Bond filmlerinin arasından en iyilerinden biriydi. Temposu ve kurgusu, ayrıca müzik seçimleri de son derece başarılıydı.
Her ne kadar yukarıda Daniel Craig' den ne kadar etkilendiğimi yazmış olsam da, bende James Bond için biraz fazla aksiyondan kahramanı havasına bürünmüştü. Benim klasik Bond anlayışıma Pierce Brosnan ve tabi ki de Sean Connery daha uygun. Ancak Daniel Craig' in de oyuncu olarak hakkını yememek lazım.

Ayrıca filmin bir güzel yanı da başlangıçta yaklaşık bir 20 dakikasının İstanbul çoğunlukta olmak üzere Türkiye' de geçmesiydi. Gerçi Haydarpaşa' dan kalkan tren biraz hızlı Adana' ya ulaştı ama ne de olsa kahramanımız James Bond ...

Bu arada o kadar çok paylaşacağım yemek tarifi birikti ki, çok mutsuzum. En kısa zamanda fotoğraflarıyla birlikte teker teker hepsini aktaracağım.

Haftanın kalan günlerinin su gibi akıp geçmesi dileği ile, mutlu çarşambalar :)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Ufak bir ara ...


Elde olmayan sebeplerden dolayı ufak bir ara verdim. Tüm hayranlarımdan özür dilerim :)

Ders çalışmak insan bünyesini, özellikle belirli bir yaştan sonra bozuyor. Üzerinde bilimsel araştırma yapılması gereken bir konu bence. Şayet isterlerse de şu anda deney faresi olmaya adayım.
Daha ilkokuldan başlıyoruz testlere, sınavlara. Lise, üniversite derken bir bakmışız işe de girmişiz. Oh deyip şöyle bir seviniyoruz. Sonunda rahat edeceğimizi, insan gibi gezip tozacağımızı zannediyoruz. Ama tüm bu umutlar beyhude ...
Maalesef işe girdikten sonra da hayatımızda sınavlardan kurtulamıyoruz. Saçma sapan bilgilerle kafamızı doldurmaya devam etmek zorunda kalıyoruz.
Vallahi bence kafayı sıyırmadan tüm bu bankacılıkla ilgili dersleri çalışmak mümkün değil. Severek ve isteyerek çalışıyorum diyen varsa açıkçası aklından ve ruh sağlığından şüphe ederim.
Bazen ben mi anormalim diye de düşünmüyor değilim ...

Tüm bu sınav baskısı ve delilikle gidip gelmelerimin arasında birazda çatlakça sanatsal çalışmalar yapıyorum.


Yeni oje çılgınlığına ben de kapıldım. Sedefli ojenin üzerine simli oje sürerek değişiklik yaptım. Hem silerken daha rahat oluyor hem de her yeriniz sim olmuyor.
Bu sene tırnaklara farklı farklı renkler sürmek moda. Benim gibi ya sadece bir tırnağınızı farklı renkte boyaya bilirsiniz yada her tırnağınızı da değişik renklerde boyaya bilirsiniz. Kara size ve ne kadar çılgın ve özgüvenli olmanıza bağlı !

Renkli ve dingin günler diliyorum :)P



6 Kasım 2012 Salı

Sütlaç ...


Bugünkü yazımın konusu Sütlaç. Tarifi de şöyle ;
- Bir tutam tüy
- Bir çift güzel göz
- Dört tane pati
- Biraz da yaramazlık



Sütlaç Müge' nin pisisi, arkadaşı. Yeni almış keratayı. Buradaki resimler 1 ay önce çekilmiş, yani şimdi kendisi biraz daha büyümüştür.


Beni tanıyanlar bilir, her türlü canlıyı çok severim. Ama favorim kuçular ve pisiler.

Benim de Fındık adlı bir kızım vardı. Aramızdan ayrılalı 5 yıl oldu, hala özlüyoruz onu. Evimizin bir bireyi olmuştu. Başka bir gün Fındık hakkında uzun uzun yazarım.

Bugünkü kahramanlarımız pisiler, yani Sütlaç. Her ne kadar kuçular gibi bir bağ kuramasanız da, pisiler de çok özeldir.
Biz onların değil onlar bizim sahibimizdir. Her fırsatta bizi işaretler, kendilerini garantiye alırlar. Kafalarına estiği gibi davranırlar, özgürdürler. Belki de bu yüzden onları seviyorum.
Ve tabi ki çok ama çok oyunculardır. Her şey oyun oynamak için bahanedir ve her şey de oyuncak olabilir.
Özet olarak pisiler bir başkadır ...



Sütlaç' a uzun mutlu, sağlıklı, sıhhatli bir ömür dilerim. Mügecim sana da Sütlaç' la bol oyunlu, mutlu günler :)



4 Kasım 2012 Pazar

Uf Oldum :(


Son 2 haftadır hem babam hem de annem hastaydı, tabi ki sonun da ben de nasibimi aldım. Neden paçavra hastalığı dendiğini bir kez daha anladım. Omurgamdan başlamak üzere her yerim kırım kırım kırıldı. Burnumun devam akması da cabası. Hala kendimi paçavra gibi hissediyorum ama nafile yarın iş günü, görev beni bekler !

Bu arada benim gibi devamlı burnu akanlar bir tavsiye; okaliptüs yağı ile buğu yapın. Bir bardak kaynar suya 10 damla kadar okaliptüs yağı damlatın, burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan vererek 5-10 dakika kadar buğu yapın. İlk başta biraz sinüsleriniz acıyabilir ama daha sonradan çok rahat nefes almaya başlayacaksınız.




Cuma günü bankada çektiğimiz ziyafeti paylaşmadan geçmek istemedim. Hepimiz elimizdekileri birleştirip Voltron' u oluşturunca mükellef bir sofra çıktı ortaya.

Arzucum sağolsun kendinden bir şeyler katmayı ihmal etmedi. Hazırladığı mumlu aranjmanla soframız çok daha keyifli oldu.

Sol taraftaki makarna da benim "Uyduruk Yemek" lerimden biri. Evdeki haşlanmış makarnaya; acı biber sosu, lor peyniri, kuru kekik ve maydanoz ekledim. Bence gayet pratik ve de güzel oldu :)

En üstteki foroğrafta da odamdaki panom (My Bulletin Board) ve sevimli yaratıklarım var. Şimdilerde pano biraz boş ama kendisini doldurmak ile ilgili değişik planlarım var. Eylemlerimi paylaşacağım.

Herkese sağlıklı ve mutlu haftalar ...



31 Ekim 2012 Çarşamba

Denemeler ve Hediye


Geçen sabah bahçemde bir hediye buldum. Her sene, muhtemelen kargalar, çiçeklerimin arasına bir şeyler saklarlar. Bu seneki hediyem bir ceviz oldu. Öyle itinalı saklamış ki çok zor fark ettim. Fotoğrafını çektikten sonra yine üzerini bir güzel çiçeklerle örttüm. Şimdilik ben  de emanette bekliyor, sonra bir gün bir bakacağım ki gitmiş ...

Küçük balkon-bahçem beni şehrin ortasında doğa bir parçada olsa yaklaştırıyor. Doğa ve hayvanlar eskiden onların olan yerleri şehir kurarak işgal etmemize karşın hala yaşama savaşı vermeye, var olmaya devam ediyorlar.
Kışın dağlardan şehirlere sığınan kuşlara biraz yiyecek koyarak yada yemek artıklarımızı çöpe atmak yerine onlarla paylaşarak zaten çok zor olan yaşam şartlarını az da olsa kolaylaştırabiliriz.

Bayram tatilinde biraz da fotoğraf denemeleri yaptım. Bakın bakalım hangilerini beğeneceksiniz ...













































































Ve tabi ki bir de yemek tarifimiz var.


Çiğdem Usulü Tantuni
Malzemeler
1/2 kg Haşlanmış kol-but eti karışık
4 kuru soğan
10-15 yeşil biber
1-2 kırmızı biber
10 diş sarımsak
2 domates
Acı biber sosu
Kuru kekik
Pul biber
Tuz-karabiber

Soğanları ay ay doğrayıp zeytinyağında sararana kadar pişirin. Sonra irice doğradığınız biberleri ekleyin. Biberler de azıcık yumuşayınca ince doğradığınız sarımsakları ekleyin. Sarımsakların kokusu çıkınca 1 dolu kaşık acı biber sosunu katın, biraz kavurun. Sonra küçük küçük küp olarak doğranmış domatesleri, kekiği, pul biberi, tuz ve karabiberi de ekleyip birkaç dakika pişirin. En son iri parçalar halinde doğradığınız etleri ekleyin ve etler iyice dağılana kadar pişirin.
İster dürüm yaparak isterseniz de makarnanın üzerine sos olarak yiyebilirsiniz.
Afiyet olsun.


Biliyor muydunuz ?
- Pazarda TL 7 - 12' ye satılan palamut, bunları avlayan balıkçılardan en fazla TL 2 - 2,5' ye alınıyor.


29 Ekim 2012 Pazartesi

29 Ekim ...


Herkesin bayramı kutlu olsun. Bugün cumhuriyetimizin 89. yılını kutluyoruz. Bundan 89 yıl önce cumhuriyeti atalarımız yokluk içinde kazandı. Umarım biz bu lüks içinde yaşadığımız şu halimizle onu korumayı ve devam ettirmeyi başarabiliriz !

Bugün karışık duygular içindeyim, çok yazmak istediğim şey var ama ben de herkes gibi düşüncelerimi ifade etmekten çekiniyorum. Ülkemi ve topraklarını seviyorum, ama maalesef üzerinde yaşayan ve onu sonuna kadar sömürmeye kararlı halkımız (en azından büyük bir çoğunluğu) benimle aynı fikirde değil.
İnsanlarımız biraz daha az kendini düşünüp çevresine, yaşadığı topraklara ve bu toprakları bizim için kazanan insanlara biraz daha saygılı olsalar, ülkemiz çok daha güzel, huzurlu ve yaşanabilen bir yer olur.

90. yılı kutlarken umarım daha güzel bir yazı yazabilirim ...

Bugün biraz değişik bir yemek tarifi vereyim bari.

Çiğdem Usulü Sarhoş Makarna
Malzemeler
4-5 domates
2 yeşil biber
5-6 diş sarımsak
Kırmızı şarap
Pul biber
Kekik
Biberiye
Fesleğen
Şeker
Limon suyu
Tuz-karabiber

Biberi zeytinyağında öldürün, sonra ince doğranmış sarımsakları da ekleyip biraz daha kavurun. Domatesleri rendeleyip biber ve sarımsağa ekleyin. Üzerine pul biber, kuru kekik, kuru biberiye, 1 çay/tatlı kaşığı şeker, limon suyu ve arzu ettiğiniz kadar şarap ekleyin, iyice karıştırıp kaynamaya bırakın. Sosun tüm suyu uçana kadar uzun uzun kaynatın. Burada amaç şarabın alkolünün uçması, sadece aromasının kalması. Sosa makarnayı eklemeden önce taze kekik ve taze fesleğen ekleyin. tabağa koyduktan sonra da üzerine istediğiniz bir cins peynir ekleyin.

Afiyet olsun ...

Biliyor muydunuz ?
- Pazardan en az TL 3,00' ye (en fazla TL 5,00) aldığınız üzümleri üretici en fazla 80 kuruşa satabiliyor.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Tatile Devam


Bu "Bayram" herkese olduğu gibi bana da "Tatil" oldu. Geçtiğimiz cumadan boşalan İzmir, hala tenha. Herkes İzmir' i terke ederken pelikanlarımız kışı geçirmek için ziyaretimize geldiler.
Aslında şehrin bu boş halini daha çok seviyorum. İzmir bile bazen bana fazla kalabalık geliyor.

Annem bugün en son yaşadığımız "Gerçek Bayramı" hatırlayınca, o bayramların çoooook uzakta kaldığını anladım.
Samsun' da babaannemlerde geçirmiştik o bayramı, hayal meyal hatırlıyorum. Mahalledeki tüm çocuklar el öpmek, şeker ve harçlık almak için babaanneme gelmişti. Sonrada hep beraber pikniğe gitmiştik.
Şimdi kapıya gelen çocukları bile tanımıyoruz. Apartmandakilerle zaten doğru dürüst bayramlaşılmıyor, çünkü bir çoğumuz birbirimizi tanımıyoruz !
Şehirlerde, apartmanlarda herkes birbirine yabancılaşıyor. Bayramlara tatil, bayramlaşmaya da eziyet gözüyle bakılıyor. Belki de biraz haklıyız. İşten güçten ve insanlardan sıkılıyoruz. Kaçıp gitmek, herkesten ve herşeyden uzaklaşmak için bahane oluyor bugünler.

Bense kendimi yine değişik yemekler yapmaya adadım ...

Çiğdem Usulü Fasulye Çorbası
Malzemeler
300 gr kuru/barbunya fasulye
4 havuç
1 patates
4-5 diş sarımsak
5-6 domates
Tel şehriye
Acı biber sosu
Limon suyu
Un
Tuz-karabiber-pul biber


Akşamdan ıslanan fasulyeyi haşlayın, suyu değiştirip bir kenarda bekletin. Zeytinyağında küçük küpler halinde doğradığınız havuçları kavurun. Havuçlar biraz yumuşayınca küp küp doğranmış patatesleri koyun. Patateslerde biraz pişince ince doğranmış sarımsağı ekleyin. Sarımsağın kokusu çıkınca acı biber sosunu ve bir kaşık unu koyup kavurun. Domatesleri rendeleyin ve tencereye ekleyin. Üzerine biraz limon suyu, tuz, karabiber ve pul biberi de ekleyip bir süre domatesleri pişirin. En son suyuyla birlikte haşlanmış fasulyeyi de koyup pişmeye bırakın. Kaynamaya başlayınca arzu ettiğiniz kadar şehriyeyi ekleyin. Patates ve havuçlar olana kadar pişirin. Servis etmeden önce ince kıyılmış maydanoz ve kaşar peyniri ilave edin.
Afiyet olsun ...

25 Ekim 2012 Perşembe

Bugün Bayram


Bugün bayramın birinci günü ve bahçemde bana bayram hediyesi verdi. Kekiklerimin arasına saklanmış kocaman bir arı sabah bana sürpriz yaptı. Muhtemelen geceyi orada geçirmiş. Çiçek ve bitki yetiştirerek birazda olsa doğaya yardımcı olabilmek çok güzel bir duygu.


Yavaş yavaş havaların soğumaya başladığı bugünlerde çiçeklerim bana hala baharı yaşatıyor. Tırtıl istilasından kurtulmayı başaran fesleğenim yine çiçek açmaya başladı.


Diğer çiçeklerim artık son demlerini yaşıyor. Bir iki haftaya kadar yenilerini dikmeye başlarım. Bir sürü soğanlı çiçek aldım. Bir tanesi de adaşım "Çiğdem" :)
İlk kez yetiştirmeye çalışacağım, umarım başarırım.

Bu arada "http://pinterest.com/" da da bir board oluşturdum. Herşeyi bulabileceğiniz çok yönlü bir site. Değişik başlıklar altında konuları arayabiliyorsunuz ve sizi diğer sitelere ve bloglara yönlendiriyor. Denemeye değer ...



Tabi yeni bir yemek tarifi vermeden olmaz. Pek Kurban Bayramına uygun değil ama çok sağlıklı ...


Ayrıca geçen hafta sonu Şenay' ın tarifine göre pancar yapraklarını pişirdim. Önce kuru soğanı ve sarımsağı az zeytinyağında kavurdum. Sonra ince ince doğranmış pancar yapraklarını suyunu salıp uçana kadar pişirdim. Sadece karabiber koydum, çünkü pancar yaprakları kendinden epey tuzlu !!!
Ben üzerine yoğurt döküp yedim, ama sade de yenebilir. Haşladığım pancarları da soyup, ikiye bölüp sirke, zeytinyağı ve az limon suyu ile bir kaba aldım. Doğrayıp salatalarda kullanılabilir, çok lezzet katıyor.

Not : Yorum yazan ve beni takip eden herkese çok teşekkürler, iyi bayramlar ve iyi tatiller ...

21 Ekim 2012 Pazar

Merhaba Sonbahar


Ege' de ve İzmir' de sonbahar bir başkadır. Yazın uzatması gibi geçer günler. Sabah üzerinize bir hırka almadan çıkamazsınız, ama öğlen Kordon' da denize karşı da güneşlenebilirsiniz. 29 Ekim' den sonrada yavaş yavaş sonbahar kışa dönmeye başlar.
Sonbahar en güzel yaşandığı kent olan İzmir' in en büyük eksiği, sonbaharın tüm renklerini yansıtan ağaçlardır.   Kırmızıdan sarı tüm doğanın renklerini görebileceğiniz büyük yapraklı ağaçlar mevsimi doyasıya yaşamanızı, şehrin içinde de olsanız kendinizi ormanlarda hissetmenizi sağlar.
"When I was in ..." diyen ukalalar gibi olacağım ama, iki yıl önce bu zamanlarda Londra' da sonbaharı yaşadım ve bundan bahsetmeden geçemeyeceğim. Parklar, bahçeler, sokaklarda gezerken kendinizi başka bir diyarda gibi hissedersiniz. Ağaçlardaki renkler sayesinde her yer bir tablo gibidir.

İzmir' in de böyle manzaralara, sokaklara sahip olmaması için hiçbir neden yok. Her ne kadar İzmir' in sembolü palmiye dense de, bence asıl İzmir' li ağaç kavak. Adına türkü bile var "İzmir' in kavakları Dökülür yapraklar Bize de derler çakıcı ..."
Ağaçlandırma yaparken dikilen ağaçların cinslerine biraz daha önem verilse, zaten son aylarda yaz aylarında çok turist çeken İzmir' imiz, sonbaharda da güzel sokak ve park manzaralarıyla turistlerin tercih sebebi olmaya devam eder.

Her şeye rağmen güneşin şu son günlerinde öğlenleri dışarı çıkmayı ihmal etmeyin. Şöyle yarım saat açık havada güneşin altında vakit geçirmek hem öğleden sonraki yoğun iş temposunu daha çekilir hale getiriyor hem de kış için biraz kemiklerimize D vitamini depolamış oluyoruz.
Fırsat buldukça çıkın dışarı derim, ne de olsa "Tebdili mekanda ferahlık vardır".


Bugün son sözü İzmir'e bırakıyorum.
İzmir bir Avrupa şehrine dönüşebilir ama hiçbir şehirde bu güneş batışı olmadığı için İzmir olamaz ...

15 Ekim 2012 Pazartesi

Brand New Week



Her sabah uyandığımda penceremden gördüğüm balkon-bahçemle haftaya merhaba.
Herkese iyi ve mutlu haftalar. Umarım su gibi akıp geçer ...

Her sabah kalkar kalkmaz penceremden dışarıya önce çiçeklerime sonra gökyüzüne bakıyorum. Bir nevi güne merhaba diyorum.
Günün o yorucu temposuna başlamadan önce biraz terapi, hazırlık oluyor.



Çiçeklerimi görünce içim açılıyor. İnsan bir şeye emek verince daha kıymetli oluyor.
Ben gözüm gibi baktıkça nazar değiyor galiba.

Hain tırtıllar sardı bütün çiçeklerimi. Özellikle fesleğenin tadını çok beğenmişler, epeyi bir semirmişler. Yaklaşık 10 tanesini fesleğenin üzerinde yakaladım ve imha ettim !

Öğlen Kemeraltı' nda tarım ilaçları satan her zaman gittiğim bir dükkandaki beye tırtılın fotoğrafını gösterdiğimde, o da iyi beslendiklerini onayladı.

Ama benim çiçeklerim daha kıymetli, bulduğumu katlediyorum. Maalesef bu belanın başıma sarılmasından ben de sorumluyum. Serçeler kedi tırnaklarıma dadandı diye bir sürü rüzgar gülü koyup onları kaçırdıktan sonra tırtıllar geldi. Hemen bütün kuş kaçırıcı alet edevatı saksılardan kaldırdım. Biraz da ilaçladım tabii. Çok ilaç kullanmamaya çalışıyorum, çünkü sonbaharın şu son günlerinde arılar çiçeklerimin müdavimi oldular. Kalan haşaratın icabına da kuşlar bakar diye ümit ediyorum.
Bu durum doğanın kendi kendine her sorunu çözdüğünün ispatıdır. Biz müdahale etmezsek, o her şeyi hallediyor. Aslında benim gibi belgeselkolik (her türlü belgesel itinayla izlenir ve bilgiler arkadaşlarla paylaşılır) bir insanın bunu bilmemesi çok ayıp oldu, vallahi çok utandım. Ne diyim, bazen insanın aklı duruyor herhalde ...

Gelgelelim bugün arkadaşlarımın lezzet testi yaptığı makarnanın tarifine ;

Çiğdem Usulü Patlıcanlı Makarna
Malzemeler
1 paket makarna
1 patlıcan
2 domates
1 sivri biber
3 diş sarımsak
5-6 siyah zeytin
Taze fesleğen
Maydanoz
Kuru kekik
Kuru biberiye
Pul biber
Şeker
Limon suyu
Tuz-karabiber

Önce patlıcanı dilimleyip acı suyu çıkması için tuzlu suya koyun. Bu arada küçük bir tencerede makarna için su kaynatın. Ben bu tarifimde Barrilla' nın "Emiliane Tagliolini All'uovo" cinsi makarnası kullandım. Tel şehriye inceliğinde spagetti makarnaya benziyor. Yaklaşık 2 dakika içerisinde pişiyor, dikkat! Makarnanızı süzdükten sonra (sudan geçirmeden ve biraz sulu bırakarak) üzerinde zeytinyağı gezdirip, kenara koyun. Patlıcanları beklerken, 2 domatesi rendeleyin. Sivri biber ve sarımsağı doğrayın. Siyah zeytinlerin çekirdeklerini çıkarıp, irice doğrayın. Patlıcaları sudan çıkarınca sıkın ve bir kağıt havlu ile fazla suyunu alın. Küp küp doğrayıp kızgın zeytinyağına atın (az yağ kullanmaya özen gösterin), varsa acısına almak için üzerine biraz toz şeker serpin. Patlıcanların olmasına yakın sivri biberi ekleyin, bunları da biraz çevirip sarımsağı ekleyin. Sarımsağın kokusu çıkınca rendelenmiş domatesleri ilave edin. Kuru kekik ve biberiyeyi, az toz şekeri, limon suyunu, pul biberi, tuz ve karabiberi ilave edin, kaynamaya bırakın. Domateslerin iyice suyu uçmaya başladığında zeytinleri de katın. Domateslerin suyu tam uçunca, fesleğen ve maydanozu da ekleyin, karıştırıp makarnaya katın. Bir güzel alt üst edin ki tüm lezzetler makarnaya geçsin.

Şarap severler de tavsiye; ben bu yemeğin yanında Kayra' dan "Leona - Cabernet Sauvignon" içtim, çok da yakıştı.

Afiyet olsun ...

Not : Barilla' nın sitesinin linki aşağıda. İtalyanca ama olsun, paketlerin üzerinde de İtalyanca yazıyor :)

http://it.barilla.com/aggregator/prodotto_barilla/9







13 Ekim 2012 Cumartesi

Garip


Garip' in fotoğrafı ile herkese merhaba. Garip annemin bir süredir baktığı ve beslediği kumrulardan biri. Yaklaşık 3-4 ay önce bir gün yemek yemeğe geldiğinde göğsünde delik olduğunu fark etmemizden sonra adı Garip oldu keratanın. Biraz internette araştırdıktan sonra öğrendik ki, kumrular uçarken sivri cisimlere çarpıp sık sık yaralanırlarmış. Baktık ki yemek yerken verdiğimiz bulgurlar göğsünden teker teker düşüyor, annemde bulguru haşlayıp vermeye başladı. Birde sularına (hem yemek hem su veriyoruz çocuklara) azıcık efervesan antibiyotik kattık. Zamanla iyileşmeye, göğsündeki tüyler yeniden çıkmaya başladı Garip' in.

Yeni yemek tariflerimin arkadaşlarım tarafından merakla beklendiğini bildiğim için şimdi birazcık "Mâncare".
Bugün cumartesi olduğu için sabah biraz kahvaltı keyfi yaptım. Değişik ve karışık omletlerde ustayımdır. Evde ne malzeme varsa yumurtayla karışınca muhakkak muhteşem şeyler çıkıyor.

Bu seferki uyduruk yemeğimin adı domatesli omlet olsun !!!




Çiğdem Usulü Domatesli Omlet
Malzemeler
2 yumurta
1-2 sivri yeşil biber
1 yeşil soğan (ince)
4 çeri domates
Peynir
Taze kekik
Taze fesleğen
Maydanoz
Pul biber
Tuz - karabiber

Zeytinyağını tavada ısıtın. Yumurtaları önce tuz ve karabiberle iyice çırpın. Yeşil soğanın beyaz kısmını ve sivri biberi ince ince doğrayın. Biberi, soğan, kekik ve  pul biberi yumurtaya ekleyip karıştırın. Çeri domatesleri dörde bölün. Ben her seferinde haliyeti ruhiyeme göre farklı peynir kullanırım. Bu sefer örgü peynir ve kolot peyniri  ince rendelenmiş olarak, Urfa peynirini ince dilimler halinde ekledim. Ne kadar değişik çeşit peynir kullanırsanız, omletiniz o kadar farklı lezzetler içerir. En son domates, fesleğen ve maydanozu da ekleyin. Az ısıtılımış tavaya tüm malzemeyi koyun ve zeytinyağı ile iyice karıştırın. Böylece omlet daha gevrek oluyor. Tavanın kenarlarından yavaşça ortaya doğru ittirerek pişirin. Bir yüzü olunca diğer tarafını çevirip pişirin. En son yine ters yüz edin, biraz tavada bekletip servis edebilirsiniz.
Afiyet şeker olsun ...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Pembe Ekim


Bu ay "Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı - Breast Cancer Awareness Month", biraz geç de olsa bu aya özel bir fotoğraf koymak ve biraz bilgi vermek istedim.

Her yıl dünyada  yaklaşık 400.000 kadın meme kanserinden ölmektedir. Bu sayının kanserden ölümlerin içindeki oranı yaklaşık %13' dür. Her ne kadar birçok uzman düzenli kontrolleri yani mamografi çekilmesini önerse de, bazı uzmanlar da gereğinden fazla mamografi ve ultrasonografi çektirmenin kanseri tetiklemesi olasılığına dikkati çekmektedir. Ancak evde yapılan düzenli kontrollerin hiç aksatılmaması konusunda tüm doktorlar aynı fikirdedir.
Ayrıca diğer kanser türleri için de geçerli olan bir konu düzenli beslenme ve düzenli egzersizdir. Bol sebze, meyve, süt ve süt ürünleri, kabuklu kuru yemiş ve az yağ, şeker ve tuz tüketmenin bir çok hastalığı önleyeceği yada hayatımızın daha geç evrelerinde bu hastalıklara karşılaşmamızı sağlayacağı bir gerçektir. Haftanın en az 3 günü yapılacak düzenli spor, ki bu koşu, ağırlık kaldırma ve kondisyon aletlerini içermelidir, yaşam kalitemizi bir hayli yükseltecek ve sevdiklerimizle, onlara yük olmadan daha uzun zaman geçirmemizi sağlayacaktır.

Tabi burada anlattıklarım bir uzman yada doktor görüşü değil, çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgilerden ve kendi deneyimlerimden ibarettir. Doğru beslendiğimiz müddetçe "Can boğazdan gelir" ...

Bu kadar sağlıktan bahsedince bir de fırında balık tarifi vermek elzem oldu.


Çiğdem Usulü Fırında Palamut
Malzemeler
2-3 adet ayıklanmış, dilimlenmiş palamut
4 adet limon
2-3 adet kuru soğan
10-15 diş sarımsak
2 somun ekmek
Taze biberiye dalları
Taze kekik
Tuz
Karabiber
Pul biber
Zeytinyağı

Yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisinin içine kalın doğranmış ekmekleri dizin. Limonları ve kuru soğanları halka halka dilimleyin. Sarımsakları havanda kabaca dövün ve orta boy bir kasenin içine koyun. Sarımsakların içine biraz limon suyu, tuz, karabiber, pul biber, kekik yaprakları ve bolca zeytinyağını ,lave edin ve tüm malzemeyi iyice karıştırın. Tepsiye dizdiğiniz ekmeklerin üzerinden zeytinyağını gezdirin ve palamutları dizin. Her palamut dilimin üzerine hazırlamış olduğunuz harçtan bol miktarda koyun. Bunların üzerine biberiye dallarını serin ve yine her palamut diliminin üzerine bir dilim limon koyun. Hepsinin üstüne de kuru soğanları yayın. En son zeytinyağı gezdirip önceden 200 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 20-25 dakika pişirin. Afiyet olsun ...

Not : Ekmekleri balığın fazla yağını ve suyunu almak için koyuyorum. Piştikten sonra balıklarla temas eden yüzeyleri yumuşak ve sulu olacak. Şayet böyle sevmiyorsanız, servis öncesi 5-10 dakika sadece ekmekleri fırına koyarsanız nar gibi kızarırlar.


9 Ekim 2012 Salı

Tembellik ...


Evet biliyorum, her gün bir şeyler yazacağım dedim, ama izin tembelliği beni sıcak kollarına aldı. Neyseki bugün dün işe başladım da bu rehavette üzerimden kalktı !!!

Geçen gün bahsettiğim normal pizza ve üzümlü pizza nın birlikte bir görüntüsü. Dün David Rocco' nun sitesinde üzümlü pizzanın fotoğrafına bir daha bakınca benim üretimim biraz çakma göründü, biraz daha kızarmaya ihtiyacı varmış.
Bu arada çayımda yüzen şeylere dikkat ettiyseniz, onlar karanfil. Çay içerken mutlaka 2-3 tane koyuyorum. Çok hoş bir aroma ve tat veriyor, tavsiye ederim.

İznimin son gününü sanata adadım ve Arkas Sanat Merkezi' ndeki "Sessizliğin Yankısı - Ahmet Ertuğ" nun fotoğraf sergisine gittim. Sergide Avrupa' nın ünlü ve tarihi opera sarayları ve kütüphanelerinin birbirinden güzel fotoğrafları vardı. O yerleri görünce (sadece fotoğraflarını da olsa) ülkemiz adına utanç duydum. Belki öyle opera binalarımızın olmaması normal karşılanabilir ama yüzlerce hatta binlerce (dünyaya mal olmuş) yazar yetiştirmiş bu ülkenin (bu toprakların), bu yazarlara ve eserlere layık bir kütüphanesinin olmaması çok acı verici. Kütüphaneler, opera binaları, konser ve sergi salonları bir ülkenin ne kadar (medeniyet anlamında) ileri gittiğinin, geliştiğinin kanıtıdır. Bunlara yapılan yatırım geleceğe yapılmış yatırımdır. Şayet bir ülke yeni nesilleri sanat dahil her yönden geliştirebiliyorsa, o ülke ve halkı her anlamda refah içerisindedir.
Ben hala ülkemiz için iyimserim, bence halen umut ışığı var. Sadece biraz daha gayret göstermemiz gerekiyor.

Sanatla ve sevgiyle kalın ...


Not : Saç kesimim güzel ve kısa oldu ama, bir türlü fotoğrafımı çekmeyi başaramadım.

4 Ekim 2012 Perşembe

Uyduruk Yemekler - I


Evde kalan artık malzemelerle yeni yemekler yaratmayı seviyorum. İşte geçen günkü icadımın tarifi ;

Çiğdem Usulü Yumurtalı, Köfteli Makarna
Malzemeler
1 yumurta
4 köfte
2 közlenmiş biber
1 fırınlanmış soğan
2-3 diş sarımsak
Haşlanmış makarna
Limon kabuğu rendesi
Taze fesleğen
Taze kekik
Maydonoz

Yumurtayı tuz ve karabiberle çırpın, biraz zeytin yağı koyduğunuz bir tencerede karıştırarak, bakla boyun topaklar olacak şekilde pişirin. Yumurta pişince jülyen doğranmış biber ve soğanı da ekleyip bunlar azcık kızarana kadar pişirmeye devam edin. Daha sonra küp küp doğramış köfteleri atın bir kaç dakika sonrada limon kabuğu rendesi ve rendelemiş sarımsakları koyun. Makarnayı ekleyin, bu da ısındıktan sonra servis öncesi doğranmış fesleğen, kekik ve maydanozu da ilave edin. Yemek servise hazır, afiyet olsun ...

Bugünde ailecek pizza yaptık. Pizzayı pideciden aldığımız hamurla yapıyoruz. Restaurantlarda yediğiniz pizzaya en yakını, bence daha bile güzeli, bu hamurla oluyor. Üzerine istediğiniz malzemeyi koyabilirsiniz. Ancak kaliteli zeytinyağı işin sırrı !!!
Bir de yanına tatlı olarak David Rocco' dan "Üzümlü Pizza" yaptık. İlk deneme için fena olmadı, hamur biraz basık oldu. Tarifi bu siteden bulabilirsiniz; http://www.davidrocco.com/recipes/desserts/torta_duva.asp

İznimin bitmesine az kaldı. Yine insan içine çıkacağım, biraz kendime çeki düzen vermek için yarın kuaföre gideceğim. Hem tek kaş olmaktan kurtulacağım, hem de saçımı kestireceğim (zira rapunzel oldum !!!).
Kesimin sonucunu beğenirsem (hope so)paylaşırım ...

Herkese iyi uykular ve şimdiden mutlu cumalar :)P

Not : Bugün arkadaşım Arzu Los Angeles' a uçuyor. İyi yolculuklar Arzucum, güzel tatiller ...